Temmuz 2024. Alüminyum Fabrikasının Özelleştirilmesi ve AYM. başlığı altında hukuki gelişmeleri aktaracağım. Bu konuda ilk paylaşımım Türkiye’de Kamu Kurumlarının Özelleştirilme Nedeni başlıklı yazım idi. Burada Dünya Bankasının baskısı ile Özelleştirilme aşamasını anlatmıştım. İkinci bölümde ise SEYDİŞEHİR ETİ ALÜMİNYUMUN ÖZELLEŞTİRİLMESİ konusunu işledim.
Devlete ve millete ait fabrikaların özelleştirilmesine karşı çıkan Ecevitin ne yazık ki başına neler getirildiğini belirttim. Bağlantılı olarak Seydişehir Eti Alüminyum işçisi ve Seydişehir halkının görüşlerini ilave etmiştim. Bu yazımı face üzerinden paylaştıktan bir süre sonrası kendi adıma kayıtlı sitem aylarca hackle kalmıştı.
Devlet olmanın gereklerinden biri geçmiş Hükümetlerin yapmış olduğu Uluslar arası antlaşmalar devletin zararına değilse uygulamaktır. Üçlü Koalisyonlu Ecevit Hükümeti zamanında Ecevit Eti Alüminyum Fabrıkasını özelleştirme kapsamından çıkartmak istemişti. Yapılacak bir antlaşmanın zararı bilindiği halde kabul etmenin vebali O başbakan üzerinedir. Sonrası ise; Hatayı bile bile yapanındır.
Bu vebal önce 24 Ocak 1980 kararlarını alan Adalet Partisi Hükümeti başbakanı Süleyman Demirel’edir. Sonra ekonomiden sorumlu yardımcısı geleceğin Anavatan Partisi genel başkanı Turgut Özal üzerinedir.
Böylece 1980 darbesi Adalet Partisi hükümetinin almış olduğu kararların devlet düzenine yerleştirilmesini sağlamıştır. ABD Türkiye üzerinde oynayacağı oyun ve kurallarını daha önceden yazmış sırası geldikçe uygulamaya koymaktadır. Bu arada açıklamamın doğruluğunu anlamak için okumak ve düşünmek, gelişen olayları birbirine düğümlemek, yeterlidir.
Peki! Bir milletin ve devletinin ekonomik olarak yok edileceği bilindiği halde neden! Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti kabul ediyor? İptal edilemiyor veya değiştirilemiyor!
Müslüman olarak özümüzde sözümüzde doğru ve dürüst olmamız gerekir. Ne yazık ki yalanı, çalıp çırpmayı bir HAK olarak görüp doğru ve doğrulukları reddettik. Benim memurum işini bilir! Lafında olduğu gibi. Yanlışları bile bile ve alkışlayarak hep kabul etmişiz. Öyle ki, kendi kendimize bile doğruları söylemekten korkar duruma geldik.
AKP Hükümeti 2003 tarihinden bu tarafa özelleştirmeye devam etmekte ve sonuca varmak üzeredir. Nerede ise! Satılık bir tek biz kaldık. Onuda parça parça önce emlak olarak sonrası göçmenleri kabul ederek yok etmektedir. (2024) AKP Hükümetinin adalet, hak, hukuktan dem vurması sadece meydanlarda estirilen bir rüzgardan öteye gitmiyor. Özeleştirme satışları sonrası 68 milyar $ havadan para sahibi oldular. Ama hala cari, açık ve hâlâ artan dış borç var.
Alüminyum Fabrikası 1999 2002 yıllarında DSP MHP ANAP hükümeti sırasında özellikle ANAP satılma aşamasına getirdi. Ancak DSP ve MHP karşı çıktılar. Hatta Ecevit Alüminyum Fabrikasının Türkiyede TEK olması mucibince özelleştirilme kapsamı dışına çıkartmak istedi. Ama ANAP Mesut Yılmaz karşı çıktı. Lakin sattıramadı. Fakat RTE, Kemal Unakıtan geçmiş Hükümetlerin parça parça yaptığını ‘Babalar gibi‘ gibi toptan satma başladılar.
Ne yazık ki Seydişehir Eti Alüminyum Fabrikasının nihai satışı 17 Haziran 2005 tarihlidir.
Danıştay, 27 kasım 2007 yılında fabrikanın satışını iptal etti. Lakin alınan kararın uygulanmasını AKP hükümeti yapmadı. Diğer mahkemelerin doğru kararı vermesinide engelledi. Sonuç olarak Danıştay kararı Hükümetce – yok ‘sayıldı’.
Gelelim ferdi Anayasa Mahkemesi (AYM) başvurularına. Baş vuru kolay. Bir dilekçe ve bu makamın kasasına yatırılacak olan cuzi bir miktar para. Ama iş burada bitmiyor. Edindiğim bilgi doğrultusunda. Son mahkemenin verdiği karar dosyasını buraya verdiğinizde sizi aynı yada başka bir mahkemeye gönderiyor.
Dosya içeriği her bir sayfanın gerçek olduğunu bu merci onaylıyor. Bu mahkeme onayladığı her bir sayfa başına 1,50 lira harç alıyor. (2012) Mahkeme açan ben ve biz arkadaşların dosyaları ise ≈ 400 sayfadan oluşuyor. Ayrıca, Anayasa Mahkemesine başvuru yolunda avukat ücretininde yeniden verilmesi gerekiyor. Bu şekle göre 400 sayfa x 1,50= 600 lira. + Avukatlık ücreti. Bu HAKLI davamızda kişi başı ödememiz gereken kümülatif ≈ 3 – 4,000 lirayı buluyor. Diğer masrafların hariç. Buna göre Kaybetme durumunda bu masraflar katlanıyor. Bu masrafı ise dava açan kişilerden kaçımız karşılar yada karşılaya bilir? 2013
Yazımın ilk tarafında AKP Hükümetinin hak, hukuk söylemlerinin sadece meydanlarda kaldığını belirtmiştim. Gerçek anlamda savundukları yönde olsa idi, Danıştayın almış olduğu kararı, ertesi gün uygulamaya koyarlardı. (Sene 2024 Ağustos. Rte AYM’nin TİP milletvekili Can Atalay hakkında verdiği kararı bile TBMM’de uygulatmadı.) Alüminyum Fabrikasının Özelleştirilmesi ve AYM konusunu hukuki olarak neden uygulatsın.
Ama; partisinin başında Adalet olan AKP, mahkeme kararlarının uygulanmasını engellemek için 11 Haziran 2012 tarihinde yeni bir kanun çıkarttı. Özelleştirilen fabrikaların geriye alınmayacağı hakkında kanun. Alıcı kişiler tarafından bu yerlere bazı yapılan yenileştirme veya değiştirmeler yapıldı. İse geriye dönüşü müsait olmayan kamu mallarının geriye alınmayacağı konusunda bir kanun çıkarttı.
Bu kanunun yayınlanmasından sonra Nilgün Üğüşlü isimli bir bayan avukat Danıştayın, özelleştirilmelerin iptaline ilişkin almış olduğu kararları geçersiz sayan Hükümet uygulamalarının İPTALİ için açmış olduğu dava neticesinde Danıştayın Tüpraş Eti Alüminyum Seka ve Kuşadası Limanının satışının iptali kararının uygulanmaya konulması yolu açıldı. Ama nerede adalet? Yukarıda anlatılan konu çerçevesinde benzer bir davayı Anayasa Mahkemesinde açmak için avukatımız ile görüştüm. Ali bey – Şimdilik beklemem gerektiğini belirtmişti.
Enerji Bakanlığının açıklaması doğrultusunda. TÜPRAŞIN % 14 lük hissesinin borsa değerinin altında satılması. 52 milyon $ değerindeki Seka‘nın 1,1 milyon $ satılması. Cengiz Kardeşlere peşin 290 milyon $ satılan Eti Alüminyum Fabrıkası. İlaveten Oyma Pınar Hidroelektrik Santralinin Fabrikanın yanında bedava verilmesi. Bunlardan dolayı devletin 268 milyon $ zarara uğratıldığı söylenilmiştir. Kaynak: Meltem Tv
– AKP Hükümeti kendi aleyhinde olan kesin bir kararı uygulamamak için her türlü ‘şeytani’ savunma ve uygulamaları ortaya koymaktadır. Hükümet, alınan son mahkeme kararının karşı iptali için bir üst daireye baş vurdu. Haliyle bu sonuç beklenecek. –
Bu kararlar doğrultusunda, Özelleştirme Dairesi bu satılan fabrıkaları geriye almak MECBURİYETİNDE. Teslim aldığı günden itibaren 2 -iki- iş günü içerisinde İŞTEN ÇIKARTILAN İŞÇİ ARKADAŞLARIMIZI GERİYE ÇAĞIRMAK ZORUNDA olduğu, çağırılmadığımız takdirde işçi arkadaşlarımızın Özelleştirme Dairesine karşı dava açılması gerektiği konusunda, malumatım bulunmakta. 27.12.2013
Hükümetin, Seydişehir ve bazı devlet fabrikalarının özelleştrilmesi hakkında almış olduğu yeni kararları okumak için bu linki tıklamanız, sizin daha geniş bilgi sahibi olmanızı sağlayacaktır. BALLI OLMAK GEREKİR BAZEN!!! – Maltepe Ekspres Gazetesi. 07.2013
NOT: Bir arkadaşımızın kişisel olarak açtığı -Özlük hakkının iadesi hakkındaki başvurusu, mahkeme tarafından reddedilmiş. 02.2014
Alüminyum Fabrikasının Özelleştirilmesi ve AYM konusunda Anayasa Mahkemesinin Eti Alüminyum Fabrikasının özelleştirilmesi hakkındaki son, ÖZET kararı –11.04.2014 …..Anayasa Mahkemesi, Oymapınar HES’in özelleştirilmesine, iptal kararı verdi. Kararın gerekçesi, yürütmeye, “sınırlarını bil, yargıyı çiğneme” ültimatomu gibi. Mehmet Cengiz’e bedava verilen Oymapınar HES’in ve Eti Alüminyum’un derhal geri alınması gerekiyor. Bunun dışında iptale konu birçok özelleştirmeye de benzer işlem yapılması lazım. Ancak AKP, yargı kararlarını uygulamıyor. …Oda Tv
Rahmetli Niyazi Berkes’in “200 Yıldır Neden Bocalıyoruz?” isimli bir kitabı vardır. (YÖN Yayınları) Bu kitap 1965 senesinde yayınlanmış.
Geldik 2016 yılına, aradan 50 sene geçmiş. Biz hâlâ daha aynı yerde debelenip duruyoruz. Aşağı yukarı 250 senedir çağdaşlaşma ve çağı yakalama çabası içerisindeyiz.Fakat Japonya gibi bizden daha sonra çağdaşlaşmaya başlayan ülkeler bile bizi geride bırakmış durumdalar.
Güney Kore, Tayvan gibi esamisî bile okunmayan ülkeleri zaten hiç saymıyorum…Lâfı nereye getireceğim?..
Şuraya…
Türkiye gibi gelişmekte olan ülkelere kapitalist yol kapalıdır.
Kapitalist yol, tercih edilen en yanlış yoldur. Kapitalist yol; bırakın geri kalmış ülkeleri, gelişmiş ülkeler için bile oldukça zahmetli ve israflı bir yoldur.
Onun için Türkiye’nin kendi gerçeklerine uygun millî-devrimci bir kalkınma yolunu seçmesi gerekmektedir.Tasarruf oranlarını bugünkü pespaye durumundan çıkartarak (tasarruf oranları bugün %12,5’lar seviyesindedir) sür’atle %40-%45’ler seviyesine çekmelidir.
Yatırımlarını bir kamu plânlaması dâhilinde yapmalıdır.
Bu millî plândan zerre kadar taviz verilmemelidir.Bir sömürge anlaşması olan Gümrük Birliği derhâl yırtıp atılmalıdır.Gümrüklerde iç pazarın korunması esası getirilmelidir.
Bu saydığım dört-beş maddelik plân aslında Türk kapitalizminin patlama yapmasını da sağlayacaktır. Her sene %10’ları, hattâ %15’leri bulan bir kalkınma oranı Türkiye için pekâlâ mümkündür.
Kamu varlıklarımız üzerindeki işgâle gelince…
Tüm siyasî partiler ve dernekler bu konuda birleşip, ellerindeki bütün imkânları seferber ederek, gerçekleri Türk halkına anlatmalı ve halkı ayağa kaldırmalıdır.
Hattâ bu tesislerin ve kamu varlıklarının bulundukları yerlerde milyonları seferber edecek mitingler düzenlenmelidir.
İktidara yürünecek yol da işte aslında buralardan geçiyor.
Ayrıca tüm hukûkî yollar bir kez daha gözden geçirilmeli, sonuna kadar götürülmelidir; tâ ki bu kamu varlıkları geri alınana kadar.
Yazınız içerisindeki bir cümle düzenlemesi ile tüm yazınızı, sitem içerisinde fazla yer kaplamaması için satır başlarını birleştirip aynen yayınladım. Alakanıza teşekkür ederim.
Sayın Albayrak bil’âkis ben teşekkür ederim. İktisadî olarak işgâl edilmiş bir ülkede yaşıyoruz.
Örgütlenerek, kurulan bu alçakça düzeni onların başına yıkmak zorundayız.
En azından şimdilik Sözcü, Aydınlık, Birgün gibi toplumsal muhalefet odaklarını temsil eden yayın organlarında; Ulusal Kanal, Halk TV gibi televizyon kanallarında bu konuların bir seferberlik hâlinde gündeme getirilmesi için (Balıkesir SEKA, Seydişehir, Tüpraş Hisseleri v.d.) bir kamuoyu oluşturmalıyız.
Meclisteki muhalefeti temsil eden partilere ve onların milletvekillerine (hemen hemen hepsine) baskı yapmalıyız.
Meclis dışı partileri de (Vatan Partisi, Saadet Partisi) bu konuda birleştirmeliyiz.